Her aksinde ruhumu titreten fecrin o garip fısıltısına bir mânâ verebilmiş değilken kalbim, bu gidiş de neyin nesi? Hani güneşi her gördüğümüzde birbirine değecek olan bulutlara bakıp resim çizme ayinlerimiz? "Nerede kaldın dost..." dedirtmeyecektik ya sâhi? Şimdi her adımda yürüdüğümüz kaldırımlar feryâd ü figân etmekte desem sana… Desem ki güneş pek bir nazlı senden sonra. İmdât, imdât ister köşebaşları. Köşebaşlarının başları bükük desem senden sonra… "Ne fayda?" dedirtme yollara. Bir çift gözüm var servetim, beni de mahcup etme onlara. Bırak kara toprak Veysel'in sâdık yâri olsun. Şimdi sırası mı el sallamanın? Heyhât! Nerede bu gidişe bir çare? Hangi tabip bakar yarama? Hangi falcı kandırır beni? Kaç vakte kadar gelirsin ya da? Ağyârın kelâmına muhtaç eyleme dilimi. Bana hesap sorar kılma ellerimi. Soldurma güllerimi. Çıkıver, sevindir yollarımı. Dost diye diye koşayım eşiğe. Dost diye diye...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder