Nurullah Yiğit
"Ne büyüksün Efendim!"
Âh! Ne büyük bir yalan daha söyledim.
"Sen, en büyüksün, Efendim!"
Şimdi düzelttim.
Düzelttim mi? Hayır, hayır…
"Tek Büyük, sensin." demeliydim.
Bizler küçüğüz, Efendim.
Bizi bağışlayın, bizi mazur görün.
Biz, senin büyüklüğünü bilemeyiz.
Ben okyanusta bir damlacık
Çölde kavrulmuş bir kum tanesi
Gökyüzünde ufacık bir yel
Sen, okyanusun kendisi
Gökyüzü ve çöl desem
Yine de seni yüceltemem
Çünkü sen, yücesin.
Yücesin sen!
Ben bilmem, Efendim.
Ben bilemem.
Bu "ben" dediğim şey
Doğduğumda hediye edilen
Simsiyah doğum lekem.
Desem ki, sen'den alır ışığını yıldızlar
Nerede gözyaşı ve nehirler var,
Sana doğru akar.
Keşke "ben-bir-hiçim!" diyebilsem.
Efendim,
Cümlelerim bile devriktir, benim.
Benlik, birlik ve hiçlik,
Bir cümlede olur mu hiç?
Yine de bilemem, Efendim.
Bilemem.
Sen.
En büyük, sen!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder