Hayat, hadsiz dereceden çok bilinmeyenli denklem misali; şiir ise tıpkı polinom...
Şair, hayatın türevini alır gibidir karaladıklarıyla. Hayattaki bilinmezlikler öylesine yoğundur ki, her hamlesinde o meşhur “hiç”e yani vuslata bir adım daha yaklaşıyor gibi görünse de aslında anı seyrediyor denebilir.
Ya limiti yoktur -mütemadiyen- karşısında belirip sönümlenen heyulaların farklı yolların hedefinde olmasından yahut limiti sonsuzdadır; düş imarındaki gülüşlerin mihmandarına.
Ma'şukası ile varabileceği ortak noktaları olsa dahi süreksizdir ve hiçbir zaman-mekân içre türevini alamayacağından dökemez sırrı mısralara.
Hayattaki değişkenlere bağlı olarak fonksiyonları da sürekli değişir düşüncelerinin; parabolik eğrileri şekilden şekile girer. Yaşamın yansıyan yüzü en pozitif durumdayken bile kritik noktalarda usu dibe vurmuş görünebilir; lakin ahvali böylesi vurgunken dahi onun kolları semavata yükselirken gönül nazarı hakikate nazır vaziyettedir.
Ey, Mekteb-i Yusufiye saydığı öz zindanında ordinaryüs olan ve fakat evvelen yalnız aşk bahsinden ikmâle kalan kârî! Gönlümden sökülenlerin integralini al ki şayet vesilesiyle -belki- bulabilirsin cümle hayat tezini bağrında karalayan yâri.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder