16 Ağustos 2016 Salı

SİZLİK, BİZLİK, KİMSESİZLİK

Mücahit Kılıç

Yemin olsun acılara. Acıları uyandıran notalara. Acılar sessizce gözlerini uzak diyarlara kaptırmışken bir çığlık kopartıp onları uyandıran ve kalbime büyük bir taarruz başlatan notalara. Haylazca yanıma sokulan ve selam veren akşamlara. Herkesin yorgan sandığı akşamlara. Soframın tuzu biberi olan yalnızlığa ve o yalnızlığın tadını bozduğu lokmalara.

Kitaplara, kitap tozlarına, raflara ve kendi kendine konuşan laflara yemin olsun. Sayfalara ve sokakta top oynayan minik tayfalara... Bakıyorum ve şaşıyorum aynalara, yaşımızı saymalara, ölümü anmalara, ölmeyecekmiş sanmalara...

Yaşıyorum savrulmalara, akıyorum kurumamak için olanca kuvvetiyle suyun kaynağına ulaşmaya çalışan çağlayanlara. Aşıyorum kalbimin en yüksek tepelerini, sonra tepelerde kalıyorum ve manzaramı izliyorum. Yatağımda manzaramı...

Haydi, çıkın gelin desem hiç ses vermeyecek umutların yolunu gözlüyorum. Acımı gizliyorum. Sanırım, başrolünü oynadığım filmin en sıkıcı sahnelerini izliyorum. İçimde yokluğa doğru, sonsuza doğru koşmak arzusuyla yanıp tutuşan küheylanı dizginliyorum. Ne ıssızlık arıyorum ne susuzluk duyuyorum bu kurak yatakta.

Yalnız biraz açılsa pencerem, içeriye vuran güneş ışıklarıyla nefes alsa biraz odam. Ben değil odam. Evet, yaşıyorum. Yaşlarım artıyor bir bir. Bir, iki, üç derken, güç kazanırken, koşmaya başlarken duyduğum o heyecan sanırım açık kalan penceremden kaçıp gitti. Kafamda tuhaf bir soru. Peki, kim pencereyi açık bırakıp gitti? Evet, yemin olsun yalnızlığa, kaleme ve mürekkebe. Yaşama ve ölüme yemin olsun.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder