20 Mayıs 2017 Cumartesi

ZIDDIN AHENGİ

Elif Musaak

Şu güzelim dünya düzeninde, öyle bir gaye hâsıl olmuştur ki iki zıt birbirine ölesiye mecbur bırakılmıştır. Biri hayatın can damarı sayılan kalbe sımsıkı sarılmış olan kadın, diğeri ise çoğu zaman mantalite esasını kendisine yol edinmiş beyin takımı erkek. Birbirinden olabildiğince uzak iki uç, zıt, siyahla beyaz misalidir varlıkları. Hayatın cilvesidir bu boş gururlarından hezeyan çırpınışları. Çoğu zaman düşündürür beni bu kadar farklıyken nasıl olur da yeri geldiğinde tek vücut olabilir bu iki dünya harikası. Malum, yaratılan her şey bir sebep üzere, ahsen-i takvimde var edilmişken bu muazzam düzenin zıtlığındaki hikmet nazarı, çoğumuzun kaçırdığı belki de ömürlere sığmayacak bir tefekkür sebebidir kim bilir. Sorgulamaktan çok teslim oluşun satırlarıdır bu karalananlar. Kaçışı olmayan hızla sürüklendiğimiz bu girdapvari ilişkinin sonucu özgürlük olmalı her iki taraf için. Varlıktaki yokluk gibi. Birbirine boyanmak gibi. Biraz pembe, biraz mavi gibi. Kana karışmak gibi.

Öyle bir sarılmalı ki verilen imtihan pusulasına, teslim oluşundaki armağan sana sunulanı sonuna kadar hak ettiğin niteliğini taşısın.

Erkek ve kadın hiçbir zaman eşit olmamıştır. Düzeni bozmak isteyenlerin çomağı “eşitlik safsatası”, sözüm ona modern çağ kölelerini yontmak için kullanılan en sessiz kan emicidir. Yaradılış hakikati gereği böyledir ki eşit değil, eş olarak yaratılmışlardır. Erkek de kadın da hayat rollerini gereği gibi üstlendiğinde eksik kalan diğer yarısını er ya da geç bulur ve tamamlanır (istisnaların kaideyi bozmadığı nasipler haricinde). Üstünlük yarışı ise asla değildir bir ömür sürecek olan bu yol arkadaşlığı. Bir üstünlük varsa o yalnızca takvadadır. Kadının meziyetleri farklı, erkeğin ise bambaşkadır. Misal vermek gerekirse erkek evin çatısı ve duvarlarıdır korur, saklar, örter. Kadın ise temelidir; o olmadan bina ayakta durmaz ki en başta inşası bile namümkündür. Yani kadın ve erkeğin misyonu başkadır. Kadının ayağı tökezlediği yerde erkek el verdiğinde, erkeğin nefes nefese kaldığı anda kadının bir bardak suyla imdada yetiştiğinde koşulsuz saygı hâkim olacaktır toplu iğne başı kadar yer etmedikleri sonsuz gökyüzünde.

Gücü, kuvveti de başkadır. Erkeğin bir tokadının acıtamadığı kadar çok acıtır kadının tek bir cümlesi. Yeri gelir ekmeğini taştan çıkartır ancak evdeki evladına ilk muallimesi annesi kadar tesir edemeyebilir. Tüm bunlara göğüs gerebilmek her şeyde olduğu gibi karşılıklı sevgi ve saygıdan geçecektir.

Allah; kadını erkeğe, erkeği kadına muhtaç ve örtü olarak yaratmıştır. Bunu bilerek hareket eden her hanım ya da bey bu bilinçle yuva kurar, aile olur ve birbirlerinin kusurlarını, eksikliklerini tolere ederse ilişkilerin ömrü de lezzeti de sonsuz olur.

Allah'ın rızasını istemek her ailenin ilk görevi, başkıstası olursa birçok dert veyahut sıkıntı zaten yok olacaktır. Eşler önce kendisinde hatayı arayıp sonra yol arkadaşlarına başvururlarsa sorunlar tamamen ortadan kalkacaktır. "Kusur arıyorsan tüm aynalar senin." demiş üstat. Allah için sevmekse hayatta en güzel nasihat.

Ne olursan ol. Önceliğin haddi aşmadan kul olabilme bilinciyle tesir edebilmek olsun çevrendeki tüm hakikat şehirlerine.

Sevgi ve dua ile.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder