Mustafa Yıldız
ifade vermeye hazır bir yüzle çıkmam mümkündür karşınıza
sizin yapıldıysa atamanız sorgu sual memurluğuna tanrılarınızca
sersemliğin zirvesine başarısızlığın bayrağını asıyorum
uğursuz bir tabelanın altında.
pas tutmuş demirlere benzedim, ben çok eskidim şu yüreğimle
büyüsünü kaybetmiş bu tabelanın boyunduruğunda.
gark olmak işten bile değil kurumsallaşmış kronik acılara
biraz ciddileşebilsek saat hep altı kırk beş
iyi bir adam değilim.
rahat edemezsin yerde yatma diyenlere gülüyorum doya doya.
madalyası asılı dururken boynumda yenilmişliğin
galibim diyemem ya soranlara.
iyi bir adam değilim en çok da mayısta
merdivenlerin nasıl çıkılacağını hatırlayamıyorum
bu kadar iyi değilim işte.
asansörler hiç iyi gelmiyor ayaklarıma
hoş karşılanmıyor ruhumca.
uzun ve soğuk koridorlarda sıkışmış bir adamın kalbine
neyin iyi geldiği bilgisi gelmiyor aklıma.
çoktandır bir yarısı aklımın hep kuzeyli rüzgârlarda.
kalbimin nerede olduğu kapalıdır bütün iddialara
çekilmesi teklif dahi edilemez böylesi karmaşık mevzulara
ama aklım juliette binoch’a, gitmeyi hatırlatan
o kuzeyli rüzgârlarda.
unutmadığım bazı şeyler de var muhakkak
iyi gelmediğini çikolatanın baş ağrısına
bir kere ölmenin nasip olmadığını her insana
attığım son saniye üçlüğünün bizi mağlubiyetten
kurtaramadığını hiç unutmadım mesela.
konsantre olmayı ben de istiyorum bilseniz hem nasıl
ah bir konsantre olabilsem diyorum doya doya
sûnî tebessümlerin dayanılmaz sıcaklığına
ve en çok da insanı şaşırtan aldatıcılığına
iyi değilim ben sizce, kaç aydan bu yana ama en çok mayısta
buğulanmış camlara ne yazılacağını hatırlayamıyorum
insanlığınıza yapılmış en büyük kötülüğüm bu aslında
ben bu kadar kötüyüm işte.
benimle aşağıya gelir misin
malum… merdivenler… hatırlayamıyorum
o ilaç yanımda değil, belleğimi dirilten.
kendisini hatır sormaya mecbur hisseden insanlara
ar kabul etmeyen damarlarında kan dolaştıranlara
vallahi hatırlamıyorum, ne denirdi
mahcup olmak istemem, gel benimle
şu kapkaranlık ve küflenmiş odaya.
saat hep altı kırk beş.
bir fırsatını bulup bir düzenbazlık yapıp kahkahalar atacağım
fakat gülmeye nereden başlamalıyım oğuz
hatırlayamamak belleğime has madem
ağlamak veya gözyaşı neden gözlerime?
bana einstein’ı anlat oğuz
bana izafiyet kuramını anlat
ya da boş ver hiç uğraşma
herkesi olduğu kadar göreyim bundan sonra.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder