25 Şubat 2017 Cumartesi

SEVGİ DİLİ

Elif Musaak


Satır aralığı kadar biçilmiş ömürlerimizi, birer kurşun kalem gibi harcıyoruz. Sanki sonsuz, vadedilmişçesine cüretkâr şekilde her günü amaçsızca savuruyoruz. İki günü aynı geçen bir müminin “vay hâline” nidalarına hep bir elden gönüllerin duyularını var gücümüzle kapatırken hiç mi hiç üzülmüyoruz. İki günü bırakın, bir ömür tekdüze, yaşama nedenlerini sorgulamadan paçavra hâline getirip emaneti iade edenleri öylece uğurluyoruz. Aslında hepimiz her gün bir cinayet işliyoruz. Aslına dönüş yolculuklarımızda aksi yönde yürüyen merdivenlere adım atıp ortalığı can gölüne çeviriyoruz. Birimiz diliyle asıyor, birimiz ördüğü duvarlardan atlıyor, birimiz de kaskatı kalbiyle önüne geleni şuursuzca vuruyoruz. Neslimizi ve gelecek nesilleri katlediyoruz. Uyuşukluğumuzdan, üzerimize yorgan misali serilen ölü topraklardan bir türlü arınmak istemiyoruz. Galiba vazgeçiyor, pes ediyoruz yaradılanı Yaradan’dan ötürü sevmekten. Bencillik hâkim oluyor gökyüzümüze. Oysa hiç pes etmeden nefes nefese kalsam da, bitap düşsem de sevgi dili diyorum bu dünya ile ahiret arasındaki en sağlam köprü, en anlaşılır, vereni üzmeyen, alanı ise bir hayli mutlu eden dil. Bu dili bir kullanabilsek yeneceğiz gelmiş geçmiş tüm kötüleri. Ama yapmıyoruz. Kimse lök gibi katılaşmış kalplerini kıpırdatamıyor artık. Herkesin dilinde bir şeyler dönüyor; ama gönle inen en azından bu aciz gözlerin gördüğü hiçbir şey yok. Kum saatlerimiz maalesef ki bizim durduğumuz gibi olağan yerinde saymıyor. Hızla, hem de ahir zaman hızıyla akıyor, akıyor, akıyor... Keşke dememek için, sevdiklerimiz için, canımızdan kopan evlatlarımız için, kardeş bildiklerimiz için; en çok da aşk için karşılıksız sevin! Sevmeyi dileyin. Sevdiğinizi çekinmeden söyleyin. Laf olsun diye değil, Allah için sevin ve dua edin. Allah'ım, “bizi” çok sev! deyin. Eğer o sevmezse işte o zaman vay hâlimize.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder