Mustafa Yıldız
I
Kendi imkânlarımla sevdim seni ben
Kendi imkânlarımla sevdim
İnsanların dert dedikleri şeyleri.
Allah’ım!
Baktığım bütün aynalarda
Kendi üstüme yürüdüm.
Kendime kızdım ve her gün
Kaç defa küstüm.
Milenyum denilen bu arızalı çağda
Gemiler yakan nice adam (!) görüyorum
Upuzun adamlar görüyorum
Ama Târık bin Ziyâd’a benzemiyor hiçbiri.
Tespihsiz gezemiyorlar
Görünce ellerinde her gün yığınla tespih
Duyarım çaresiz tanelerin iniltisini
Dokundukları her şeyi
İncitiyor elleri.
Her şeyi biliyorlar, her şeyi
Hiçbir şey yok bilmedikleri
Senden başka her şeyi biliyorlar.
Kendi imkânlarımla sevdim Allah’ım
İnsanların kulaklarını tıkadığı hakikati.
Bir kuştan senin adını duymak için
Kim bilir kaç gece uyumayıp
Gündüzleri kırmızı koltuklarda uyku ararken ben
Bahsi geçen insanlar / Senin bu kulların
Tam da ömründen yakalamıştı bir kelebeği
Ve şimdi söylemeyeyim,
Bana neler ettiklerini.
Bağışla beni Allah’ım
Bu arızalı çağda, unuttum ben de
Sana nasıl sesleneceğimi.
Ve biliyorum, ne hâlde olursam olayım
Seni anmanın zarar ettirmediğini.
II
Allah’ım
Ben hâlâ siz diyorum
İnsan nasıl seslenmeli sana?
Bilmiyorum.
Efendim anlatmıştı aslında
Bela deyip unuttuklarımdan
Bu da. Biliyorum.
Bu yüzden kalbime güvenmiyorum
Ve karışmış hafızama
Kim bilir neleri hatırlamış da
Unutmuştum seslenmeyi sana
Allah’ım!
Musa Peygamberle tanışmadım
Hızır’ı tanıyorum ama
Saçlarımdan öpmüştü bir defa
Anımsıyorum.
Ben de bir kez sarılmıştım ona.
Bağışla beni Allah’ım
Ama elimi sürmedim
Ve hiç dokunmadım
Yarattığın huzura.
Onunla hiç tanışmadım.
Kendini bile yanlış anlamış biri olarak
İnanmıyorum kalbime Allah’ım
Dünyaya da.
Kim bilir
Hangi dervişin rüyaları bu gördüklerim
Her sabah “ben oyum, ben oyum”
Çığlıklarıyla uyanıyorum.
Hangi âşığın ya da hangi velinin
Yüz vermediği uykuları uyuyorum
Ben bu rüyalara nasıl inanayım Allah’ım
Nasıl inanayım?
Kendi rüyalarımı hiç görmedim ben
Güzel kokan bir gülün yanından geçmedim
Ellerim de dokunmuş değil
Havvaların saçlarına.
Yol yürümüş değil ayaklarım
Peşlerinden aylarca.
Kendini bile yanlış anlamış biri olarak
İnanmıyorum kalbime Allah’ım
Dünyaya da.
III
Beş aralık iki bin dokuz
Ben o gün doğmadım
Ben öldüm o gün
Şimdi yaşıyorum yine.
Fakat
…………………………………………..
Yaşıyorum işte.
Sen her şeyi biliyorsun Allah’ım.
Allah’ım
Boyları benden uzun insanların,
Daha ağır bedenleri
Öyle çok ki ceplerinde biriktirdikleri…
Ya kalpleri, kalpleri
İmtihan çarşılarından geçmiş mi?
Ve seni ağırlamaya yetebilir mi?
Ya benim kalbim?
Kalbim, ah kalbim!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder